26 Nisan 2019, Rümeysa Aykan, Kudüs Araştırmaları, Müif Blog
Şehirler tarihi süreçte ortaya koydukları beşeri, fiziki farklılıklar ve çeşitli kültürel olgular sebebiyle farklı kimliklere sahiptirler. Dini kimlikli şehirlerin oluşması ise kutsal mekan ve mabet kültünün gelişmesiyle ilişkilendirilir. Bu gelişimin en büyük etkenlerinden biri de kutsal metinlerde o din için önem arz eden şehirlerden bahsedilmesidir. Nitekim Mekke, Medine, Kudüs, Vatikan ve Amritsar da dini kimliği ile anılan şehirlerdendir. Kudüs, yeryüzünün gökyüzüne açılan kapısı, bu kutsal şehirlerin hiç kuşkusuz en muazzam örneklerinden biridir. Bu mukaddes beldenin her karış toprağında üç semavi dinin yüklediği derin manayı görmek mümkündür.
Tarih boyunca Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. İbrahim, Hz. İsa gibi birçok peygambere ev sahipliği yapan Kudüs’e Kur’an-ı Kerîm’de işaret edilmiş[1] ve birçok hadiste bu konuya değinilmiştir[2]. Şehrin bugünkü kimliğinde en büyük payı olan Müslümanlar nazarında Kudüs, içinde bulundurduğu Mescid-i Aksa ile İslam medeniyetinin göz bebeği konumundadır. İslam’daki değeri bakımından Harem-i Şerif ve Mescid-i Nebevi’den sonra gelen Mescid-i Aksa, kaynaklarda Kâbe’den sonra yeryüzünde inşa edilen ikinci mescit olarak geçmektedir[3]. Aynı zamanda Müslümanlar, hicretten önce 13 yıl, hicretten sonra da 16 ay kadar Beytülmakdis’e dönerek namazlarını kılmışlardır[4]. Mukaddes belde Müslümanlar nazarında Hz. Peygamber’in İsra ve Miraç hadisesi ile yeni bir boyut kazanmış ve kudsiyeti bu ziyaret ile taçlandırılmıştır.
Hz.Peygamber (sav) İsra olayının zihni suretini olgusal bir hakikate dönüştürmek istemiş ve Beytülmakdis’in fethini sahabeye ilmek ilmek işlemiştir. Resulullah’ın Şam/Filistin topraklarının bir an önce fethedilmesini arzulaması, bu maksatla Üsâme ordusunu hazırlatması, Beytülmakdis’in yakında fethedileceğini ashabına müjdelemesi [5], ‘Oraya (Beytülmakdis’e) gidin ve içinde namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin.’[6] Hadis-i Şerif’inde olduğu gibi çeşitli teşviklerde bulunması da Müslümanların Kudüs’e olan ilgisini iyice pekiştirmiştir.
Asr-ı Saadet döneminde hicretin 6.yılından beri gerçekleştirilen askeri seferler[7] özellikle kuzeybatı bölgesinde yani Medine’den Beytülmakdis’e giden yolun üzerinde bulunduğu bölgede cereyan etmiştir. Bu harekat çizgisi fetih hazırlıklarının da bir göstergesidir. Mevcut fetih stratejisi Hz. Ebu Bekir döneminde de devam etmiş ve bu dönemde Filistin bölgesinin önemli bir kısmı Müslümanların hakimiyetine girmiştir. Hz. Ebu Bekir’in Filistin cephesi komutanı Amr b. el-Âs, başta Gazze ve Nablus olmak üzere birçok kenti Hristiyan Bizans’tan alarak İslam topraklarına katmış ve Kudüs önlerine kadar gelmiştir. En nihayetinde sarf edilen gayretler Hz. Ömer’in h.16’da gerçekleştirdiği şanlı fetih ile neticelenmiştir.
Ömer b. el-Hattab’ın Beytülmakdis’e girişi kutsal beldede yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Şehirde bulunan farklı dinlere mensup şehir halkı arasındaki ilişkiler değişmiş; yeni anlayış ve uygulamalar “Hz. Ömer Emannamesi” olarak bilinen vesika ile köklü hale gelmiştir. Hz. Ömer fethin nişanesi olan bu vesika ile şehre layık olduğu ehemmiyeti vererek şehrin dini, kültürel ve sosyal çeşitliliğini muhafaza etmeyi; temel hak ve özgürlükleri garanti altına almayı amaçlamıştır.
Taberi’ye ait olan en uzun Emanname metni ise şu şekildedir:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Bu sözleşme, müminlerin emiri ve Allah’ın kulu Ömer tarafından İliya (Kudüs) halkına verilen bir emandır. Onların canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, yerleşik ve göçebe olan bütün fertlerine verilen bir teminattır. Kiliseleri mesken yapılmayacak, yıkılmayacak ve kısmen dahi olsa işgal edilmeyecektir. İçindeki kutsal eşyalara dokunulmayacaktır. Mallarına el sürülmeyecektir. Kimse dinî inançlarından dolayı zorlanmayacak, kendilerine asla zarar gelmeyecek ve yurtlarına Yahudiler iskân olunmayacaktır. Buna karşılık onlar da cizye vereceklerdir. Bunlardan kim yurdunu terk etmek isterse, gideceği yere kadar mal ve can emniyeti sağlanacaktır. Yurdunda kalmak isteyenler ise güvende olacaklardır ve cizye vereceklerdir. Dileyen Rumlarla gidecek, dileyen de toprağına dönecektir. Hasat elde edinceye kadar onlardan bir şey istenmeyecektir. Bu, Allah’ın Resulü’nün, halifelerin ve müminlerin Kudüs halkına verdiği güvenlik ahdidir. Cizye ödedikleri müddetçe geçerlidir.
Şahitler: Halid bin Velid, Amr bin As, Abdurrahman bin Avf ve Mu’aviye bin Ebi Süfyan, hicri 15 yılında hazırlandı ve yazıldı.” [8]
Fethin nişanesi olan emanname, Müslüman fatihin İliya sakinlerine karşı sorumluluklarını ve tebânın kurulan bu düzene karşı görevlerini açıklar. İslam düşüncesinin bir yansıması olarak eman (güven) anlayışı, 88 yıl süren haçlı işgalinin ardından 1187 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından tekrarlanacaktır. Günümüzde ise Hz.Ömer’in, Eyyubi’in, Memlük’ün ve Osmanlı’nın bu topraklara nakşettiği huzur ve barış ruhu yerini zulme ve kana bırakmıştır.
KAYNAKÇA
[1] 7. Araf, 137; 17. İsrâ, 1; 21. Enbiya, 71, 81; 34. Sebe, 18; 5. Maide, 21.; 2. Bakara, 58, 259; 3. Âl-i İmran, 37-39; 10. Yunus, 93; 19. Meryem, 16-17; 23. Muminun, 50
[2] Detaylı bilgi için bkz : Altun, İsmail, “Sahabe Gözünde Kudüs ve Mescid-i Aksâ”, ILTED, Erzurum 2017, sayı: 47, s. 157-162
[3] Abdu’r-Rezzâk, Ebû Bekir, es-San’ânî, el-Musannef, thk. Habîbu’r-Rahman el-A’zamî, Beyrut, 1983, I, 403 (no: 1578), III, 348 (no: 5925); İbn Ebî Şeybe, Ebû Bekir Abdullah b. Muhammed, el-Musannef, thk. Muammed Avvâme, Beyrut, 2006, XIX, 572 (no: 37082); Buhârî, Muhammed b. İsmâîl, Sahîhu’l-Buhârî, İstanbul, 1315, Ehâdîsü’l-Enbiyâ’, 10.
[4] Nesâî, Tefsir, 13.
[5] Makdisî, Fedâilu Beyti’l-Makdis, s. 69; Yakın ifadeler için bkz. Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, IX, 683 (IX, 411) (no: 16150); Mucîruddîn el-Hanbelî, el-Ünsü’l-Celîl bi Târîhi’l-Kuds ve’l-Halîl, I, 233.
[6] Ebu Dâvûd, Kitâbu’s-Salât, 14.
[7] Gazve ve seriyyeler hakkında detaylı bilgi için bkz: Awaisi, Abd Al-Fattah ““Resulullah’ın Beytülmakdis Fethine Dair Stratejik Planı” , Derin Tarih Kudüs Özel Sayısı 10, 2017, s. 41-42
[8] Eman metni hakkında detaylı bilgi için bkz: Awaisi, Abd Al-Fattah“İslam Fetih Hukukunun Can Verdiği Belge – Ömer Emannamesi” , Derin Tarih Kudüs Özel Sayısı 10, 2017, s.52-59
[9] Gül ,Muammer “Müslümanların Kudüs’ü Fethi “,Harran Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sayı: II, s. 47-58
[10] Yıldırım, Münir “Kutsal Mekan Algısı Bağlamında Şehir Kimliği Ve Din” , Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, c.23, s.1, 2014, sf. 133-142
[11] Awaisi, Abd Al-Fattah “Resulullah’ın Beytülmakdis Fethine Dair Stratejik Planı” , Derin Tarih Kudüs Özel Sayısı 10, 2017, s. 37-43
*Bu yazı marmarailahiyat.com‘da yayımlandı.