Dilan VARGÜN*
Özet:
Bu makalede, kutsal kitap ve kutsal şehir imgesine ev sahipliği yapan Kudüs’ün Evanjelik algısı incelenmektedir. Evanjelik bilincin eskatolojik teoriler üzerine kurduğu ve tüm reel-politik ilişkileri kolaylaştıran Kudüs perspektifinin anlaşılması, okuyucuların antik çağdan günümüze uzanan tarihsel ve coğrafi geçişleri fark etmelerine yardımcı olacaktır. Bu bağlamda, Evanjelik Kudüs algısının, bugün Orta Doğu olarak adlandırılan bölgede süregelen kargaşa ve sürekli çatışma hali üzerindeki kalıcı etkisine özellikle vurgu yapılmaktadır. Kudüs’ün Hıristiyanlık tarihindeki önemi ve Amerikan Evanjelizminin altında yatan temel argümanlar, bu ideolojinin özlü tarihsel arka planı ve felsefesinin kısa ve öz bir şekilde incelenmesi yoluyla irdelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Hıristiyanlık, Evanjelizm, Siyonizm, KudüsFormun Üstü
Abstract:
In this article, an examination is conducted into the Evangelical perception of Jerusalem as the host to the sacred scripture and sacred city image. The comprehension of the Jerusalem perspective, founded on eschatological theories by Evangelical consciousness and its facilitation of all real-political relationships, will aid readers in discerning historical and geographical transitions spanning from antiquity to the contemporary era. In this context, particular emphasis is directed towards the enduring influence of the Evangelical perception of Jerusalem on the persisting turmoil and continual state of conflict prevalent in the region now designated as the Middle East. The import of Jerusalem in Christian history, along with the fundamental arguments underpinning American Evangelicalism, is scrutinized through a succinct exploration of the ideology’s concise historical background and philosophy.
Key Words: Christianity, Evangelism, Zionism, Jerusalem
Giriş
Şehirler, insanların medeniyet inşa ettiği kara parçaları olmanın yanı sıra jeo-teolojik, teo-politik etkileri sebebiyle kültüre, eğitime, yaşama yön verir; ideolojilere kaynaklık ederler. Kudüs özelinde ise bu durum çağlara, dini sınıflara ve toplumsal reformlara kadar uzanır. Tam bu noktada şehir; Protestanlığın bir alt kolu olan, İsa Mesih’ i rab kabul eden ve Kitab-ı Mukaddes’ in mesajlarını merkeze alan Evanjelizmin “cennetin krallığı” ütopyası için biçilmiş bir kaftan mesabesindedir. Evanjelizm, kutsal kitabı temel kaynak görerek, Mesih’ in mucizelerini, yeniden dirilme, dünyaya ikinci geliş, çarmıha gerilme ve kefaret doktrinini esas alır. ‘’Yalnızca Tanrı’nın merhametiyle, yalnızca imanla, yalnızca Kutsal Kitap yoluyla (Sola gratia, sola fide, sola scriptura) şeklinde özetlenen Protestan Reformunun temel öğretileri, benzer şekilde Amerikan Evanjelizmin teolojik kimliğinin temelini teşkil etmektedir.’’[1]
Bireysel ve örgütsel olarak görevlerini yerine getirme, kutsal kitabın öğretilerini yaymak ve Tanrı’ nın planına hizmet etme vizyonu geliştiren Evanjeliklere göre katmanlara ayrılan çağların sonuncusu Milenyum çağıdır. Bu çağ İsa Mesih’ in yeryüzüne ikinci gelişine sahne olacaktır. Kurulacak ‘Tanrı devleti’’ misyonun bir parçası olan Yahudiler ve Hıristiyanların ise bir figüran olmaktan daha fazlasına ihtiyacı vardır. Nitekim Tanrı devleti Kudüs’ te kurulacaktır ve birinci sınıf vatandaş olarak görülen Yahudilerin ahdine sadık yardımcıları ise Hıristiyanlardır. Öyle ki bu uğurda her şeyi mübah gören radikal şövalye anlayışıyla karşımıza çıkmaktadırlar.
Yukarıda anlatılan tabloda kendine istemeden yer bulan; Evanjelik deyimle ‘’Göksel Kudüs’’ merkezli İslam coğrafyası ise teopolitik inancın arenasıdır. Gerek siyasi dalgalanmaların gerek savaşların süreklilik gösterdiği günümüz Orta Doğu coğrafyasında her şey bu teolojik ve metafiziksel ihtişam silsilesinin gerçekleşmesi üzerinedir. İsrail’ in Filistin işgaline ‘’kutsallık’’ atfeden ve bu istilayı Mesih’ in gelişini hızlandırma politikası olarak gören Hıristiyan Siyonizmi bir nevi tekelci bir anlayış olarak tezahür eder.
- Evanjelizmin Kısa Tarihi
Etimolojik olarak “Kutsal kitaba dönmek, asıl gerçek, müjde” gibi anlamlara gelen Evanjelizmin* temelleri 17. yüzyıl İngiltere burjuvazisine dayanır. İngiliz George Whitefield (1715-1770); Methodizm’in kurucusu John Wesley (1703-1791) ve Amerikalı filozof ve teolog Jonathan Edwards (1703-1785) gibi isimler tarafından ortaya atılmıştır. Kurucularının baskıya maruz kalmasıyla Amerika’ya taşınan ve büyük kitlelere ulaşan Evanjelizm burada Protestanlığın alt kolu olarak hayat bulmuştur.[2] Nitekim kelimenin literatürde kullanımı Protestanlığın kurucusu Martin Luther’in Wettenberg Kilisesi’ne (1517) bu mezhebin esaslarını (95 madde) astığı günlere dayanmaktadır. Bu olay sonrası kavramın yaygın olarak kullanımı artmıştır.
Evanjelizm, insanın kurtuluşu için tek aracın Hz. İsa; bireysel olarak inançta ise tek kaynağın İncil olduğunu kabul etmesi; kilise ve rahiplerin bu noktada sorgulanması gerektiği gibi temel noktalarda Potestanlık ile örtüşmektedir. Bu esaslar ile beraber dört ana maddesi bulunan Evanjelizm; dini ve ahlaki esaslar için baz alınması gereken tek kaynağın Kutsal kitap olduğuna, insanlığın kurtuluşunun Hz. İsa’nın haç üzerinde ölümü olduğuna, yeniden doğuşa ve Tanrı’ya Evanjelik öğretiyi yayma noktasında hizmetin ehemmiyetine inanır.[3] Özellikle son madde Evanjelik öğretiyi yayma noktasında son derece motive edicidir; zira misyonerlik faaliyetleri olarak adlandırılan bu çalışmalar 18.yy itibariyle geniş alanlarda faaliyet göstermiştir.
Amerikan halkının dönüşümünü esas alan Playmouth Kardeşliği hareketinin kurucusu John Nelson Darby tarafından radikal bir yorum kazanmıştır. Gezici vaizler ile koloniler arasında yayılmıştır. Bir nevi ABD’ nin bugün ki birleşiminin harcını borçlu olduğu kimselerdir. Darby Dünya ve İncil tarihini yedi çağa ayırır (Muafiyetçilik akımı). Scofield Referans İncil’ini 1880 ve 1890’lı yıllarda kaynak göstererek ‘’Tanrı, Tanrı’nın Krallığı’nı temsil eden insanlara imtiyaz vermiştir ve İsrail, İncil’in Kıyamet zamanında önemli rol oynayacaktır’’ öğretisi geniş kitlelerce benimsenmiştir.[4]
Protestanlık ile başlayıp giderek olgunlaşan Evanjelizm ABD başkanlarından; Jimmy Carter, Ronald Reagan ve Baba Bush dönemlerinde gelişmiş, özellikle 11 Eylül sonrası Oğul Bush döneminde küresel emperyalizmi yöneten otorite haline gelmiştir. ABD’nin kültür, kimlik ve dış politika inşası ve şekillendirmesinde son derece etkili olmuştur. Yakın dönem başkanlarından Obama ve bir anlamda eskatolojik inançları hayata geçirmekte zirve dönem olarak nitelendirilen Trump dönemi (Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilmesi olayı) ile dünyanın teo- politik düzenini elinde bulunduran parametrelerin sahibi olmuştur.
Evanjelizmin bu denli etki ve hacime sahip olmasında bağımsız hareket oluşu, ‘’Büyük Uyanış’’ olarak isimlendirilen ve insanları dindarlığa teşvik eden bir harekete öncelik etmesi, ‘’İkinci Büyük Uyanış’’ ile geniş bir coğrafyaya yayılması, misyonerlik faaliyetlerinin etki alanının artması ve kiliseler ile net ayrımlarının görünürlük kazanması; ‘’Üçüncü Büyük Uyanış’’ ile diğer kıtalara yayılması etkili olmuştur. Medyanın etkisi ayrıca çok büyük olmuştur. Nitekim kendilerine ait birçok medya kuruluşu bulunmaktadır; 1976’ da bu çalışmalar Newsweek Carter’ın başkanlık seçimlerinde artmış; kendisinin başkan seçilmesi ile o yılını ‘Evanjelik Yıl’ olarak ilan edilmiştir. Son olarak politik ve finansal nüfuz bir diğer etki araçları olmuştur.[5]
- Evanjelizmin Teo- Sosyolojik Felsefesi
Evanjelizm, Protestanlık ile benzer yapısal unsurlara sahip olsa da Hıristiyanlık geleneğinde uzun yıllar süregelen ‘’Yahudileri Hz. İsa’nın katilleri olarak görme anlayışı’’ noktasında ayrışırlar. Nitekim Evanjelizmde Kitab-ı Mukaddes’ten hareketle yapılan teolojik yorumlamalar sonucunda daha mesiyanik bir anlayış geliştirilmiştir.[6] Bu doğrultuda Yahudilerin özne konumunda olduğu teo- sosyolojik bir mistisizmden ayrıca bahsetmek mümkündür. Gerek inanış gerek anlayış noktasında Yahudi milletine bir üstünlük ve seçilmişlik atfedilir. İnşa edilen teo- sosyolojik yaklaşım yedi aşamayı içerir.
Sırasıyla; Yahudiler’in Filistin’e dönmesi, Büyük İsrail devletinin kurulması, İncil’in tüm coğrafyalara bir “müjde” olarak vaaz edilmesi, yedi yıl devam edecek olan kaos dönemi, İsa Mesih’in ikinci kez dünyaya teşrifi -yeniden doğuş, Armagedon Savaş’ının gerçekleşmesi ve son olarak kıyametin kopmasıyla beraber sadece İncil’ e ve İsa Mesih’ e iman etmiş olanların cennete yükselmesidir.[7] Evanjelistlerin savunduğu bu inanç sistemi aynı zamanda Siyonist Yahudilerce benimsenen bir kabuldür. Kitab- ı Mukaddes referans alınarak hareket edilen inanç sisteminde Siyon tepesi ve günümüz Apartheid rejimi İsrail aynı kabul edilir.
ABD ve İsrail toplumu arasında dini ve politik ilişkilerin bu minvalde seyredilmesi sağlanır. Ayrıca Tanrı’nın insanları Yahudi ve Yahudi olmayanlar olmak üzere iki şekilde kategorize ettiğine inanılır. Bu plan doğrultusunda Tanrı’nın dünya egemenliğini tesisinde Yahudilere yardım etmek üzere Evanjelistler seçilmiştir. Onlar tüm zorluk ve şartlara rağmen bu plana sadık kalarak cennetle ödüllendirileceklerdir. [8]
Evanjelizm kendisini, esas itibariyle dünya ve ahiret vatandaşlığına odaklanan, insan onuruna saygı ve bireysel sorumluluk bilincine önem atfeden bir ideoloji olarak tanımlar. Aynı zamanda devlet, kilise gibi kurumların birey üzerinde sınırlayıcı etkisi olduğuna; sağlıklı bir Tanrı-birey ilişkisi adına bu kurumların kısıtlanmasının gerektiğine inanır. Bu noktada kitlesel bir çağrıya dönmesinde otoritelere bağlı olmayışının etkisi yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı yadsınamaz bir gerçektir.[9] Her ne kadar misyonerlik faaliyetleri ve hümanist söylemleri ile göze çarpsa da bu hareketin arka planında pragmatik ve emperyal bir davranışın izlerine kolaylıkla rastlanılır. Nitekim sömürge faaliyetleri adına ABD’de araçsallaşan Evanjelizm göğe yükseliş felsefesinde; kıyamet öncesi Filistin merkezli bir İsrail devletinin kuruluşuna ve Hıristiyanların bu noktada Yahudiler’e her türlü yardımı ulaştırması, şartları onlar için kolaylaştırması gerektiğine inanır.
Orta Doğu’ da karakol vazifesi gören İsrail’ e politik, askeri yardımlar yapan ABD bir nevi İsrail’ e açık çek vererek kıyamet senaryosu adına kaynakları sömürür ve halkları kolaylıkla yerinden eder. Teolojiyi ve emperyalizmi harmanlayan bu ideoloji Hıristiyan Siyonizmi olarak da adlandırılır. Bu isimlendirmeye verilebilecek en temel örnek ise henüz Yahudi devleti fikri yok iken sıkı bir Evanjelik olan William Blackstone (1878) kaleme aldığı, Filistin’ de bir Yahudi devleti fikrini öne sürdüğü bildirisidir. Bu bildiri herkesin ismini sıklıkla duyduğu John D. Rockefeller, J.P. Morgan gibi yaklaşık 400 kişi tarafından imzalanmıştır.
Böylece bir İsrail devleti hayali ABD’ nin nihai hedefler listesinin başında yer almıştır. Sonraki yıllarda bu doğrultuda ilerlenmiş; 1896-1897 yıllarında sırasıyla Theodor Herzl ‘’Yahudi Devleti’’ kitabını yazmış ve ardından Birinci Siyonist Kongre toplanmıştır.[10] İsrail devletinin kuruluşu Evanjelistler için İncil’ in gerçekleşen kehanetlerinden biri olarak kabul edilir. Bu ümit onları Orta Doğu’ da bir çatışma hali yaratma, toplumları kutuplaştırma ve kıyamet senaryosu için gerekli kanlı sahneyi hazırlamak konusunda yeterli motivasyonu verir.
Yahudiliğe en yakın Hıristiyan cemaati olan Evanjelikler mevcut Hıristiyan toplumunun en radikal tabakasının oluştururlar[11]. Zira hem Yahudilerde hem Hıristiyanlarda cezbedici bir kavram olan “seçilmişlik düşüncesi” gelişmiştir. Bu düşünce onlara günahkâr dünyayı temizleme misyonu yüklemiştir. Eski ABD başkanlarından Abraham Lincoln’un “Amerika, yeryüzünün son ve en iyi umudu” cümlesi belki de tüm paradigmanın kilit cümlesidir.[12] Karşılıklı teo- sosyolojik etkinin ne denli sonuçlara evrildiğini tarih bizlere göstermektedir. Nitekim geniş bir kitleye ulaşan Evanjelikler için kendilerinin dönem itibariyle vadedilmiş toprağı Amerika idi. Belki de yayılma alanı olarak gördükleri ve üzerine anlamlarını inşa edecekleri kıtayı nasıl isimlendirdiyseler aynı şekilde kendilerini hamisi gördükleri Yahudilere de bu ödünç tavsiyeyi vermişlerdi.
- Bir Ortadoğu Masalı: Cennetin Krallığı Kudüs
Başlık kulağa epey edebi gelebilir ancak Kudüs’ ün popülaritesi hiç azalmayan teo-politik bir şehir oluşu inkâr edilemez. Zira bugün coğrafyada ki mevcut işgalin, soykırımın meşrulaştırılması hep kendisi üzerinden olagelmiştir. Evanjelik teolojinin temel öğretileri Amerikan ve Yahudi halkına Tanrı tarafından seçilmişlik atfederken bunun gereği olarak yıkılan Yahudi mabedinin yeniden Kudüs merkezinde inşa edileceğini iddia eder. Sadece mabed inşası ile kalmaz. Bu perspektif için Gazze, Batı Şeria, Ürdün, Lübnan, Mısır, Golan Tepeleri, Kıbrıs, Türkiye’nin güney ve doğu bölgelerinin bir kısmını içine alan sözde vaad edilen topraklar miti meşru bir zemindir.[13] Zira Evanjelik tez; seçilmiş millete vaad edilen, Fırat- Nil Nehirleri arası, toprakları tepside sunma gayretinden bir adım dahi ödün vermeden ABD’ nin siyasi ilişkilerini, politik adımlarını bu minvalde tasarlar. Kudüs tam bu noktada bir başkent hayali olarak merkezi önem taşır. Yakın dönemde başkanlık yapmış Donald Trump’ ın kurmay ve seçim ekibinin Evanjeliklerden oluşması; Kudüs’ ü İsrail’ in başkenti kabul ederek ABD Büyükelçiliğini Kudüs’ e taşıma kararı bu melez teolojinin ürünüdür.
Evanjelik teolojide resmedilen Kudüs portesi, eşsiz mücevherler ile inşa edilmiştir. Hristiyan kutsal kitap külliyatı içindeki Kudüs vizyonu en geniş şekilde Yuhanna’ nın Vahyi adlı metinde betimlenir. Bu kitapta eskatolojik bir vizyonla çerçevesi çizilen Kudüs, göksel, inciler içinde pırıl pırıl parlayan, manevi hazlarla dolu, yeni ve ilahi bir şehirdir (Vahiy, 18, 19, 20 ve 21. bablar). Yine Yuhanna’ da Kudüs dışındaki tüm şehirler karanlığı temsil eder ve yıkılmalıdır. Ancak Göksel Kudüs salt bir iyilik, algılar üstü bir estetik haldir; tüm ihtişamıyla Tanrı katından inmiştir. Zira burada Tanrı sekine olarak Ahit Sandığı’ nda değil Mesih’ in bedenindedir. Manası sadece şehir değil, yeryüzüdür, evrendir, paradigmadır. Neticede, Kudüs ile özdeşleşen yeryüzü cennete dönüşecek, Tanrıya vefalı insanlar kusursuzluğa, mükemmel bir uyuma ve barış ortamına ulaşacaktır (Vahiy, 20. ve 21. Bablar, İşaya 33:24; 35:1- 2).[14] Yine Evanjeliklere göre Tanrı insanlık tarihini yedi zaman katmanı halinde yaratmış olup Mesih çağına altın çağ (son çağ) demiştir. Ayrıca Milenyum çağı olarak isimlendirilen bu zaman diliminde İsa Mesih komutanlığında seçilmişler (Yahudi-Hıristiyan) diğer insanlara (kötüler) karşı savaşacaklardır. Deccal’ in ordusu (kötüler) yenilecek ve Göksel Kudüs başkentli bin yıllık barış dönemi başlayacaktır.[15]
Güzelliği herhangi bir yer ile kıyas edilemeyecek kadar ilahi olan bu şehir İsa Mesih’ in hem ölümüne şahitlik etmiştir hem de yeniden doğuşuna sahne olacaktır. Akabinde cennete dönüşecek ve yüceliğe, Tanrı’ nın azametine sembollük edecektir. Eskatolojik anlamlar üzerine bina edilen bu çıkarımların tümü bugün kastedilen coğrafyada devam eden kargaşanın sebebidir. Orada kendilerini her eylemi icra etmek adına söz sahibi gören Yahudi ve Hıristiyan Siyonistler ekonomi, medya, sanat, akademi ve askeri olmak üzere her alanda lobileriyle nüfuz güçlerini kullanırlar. Coğrafyanın sahiplerini antisemitik olarak niteleyerek onlara karşı oluşabilecek destek ve sempatiyi ise islamifobik planlar pompalayarak egale ederler. Böylece tüm insanlığa küresel bir abluka uygulamakta beis görmezler. Neticede bu stratejik prodüksiyon onların nazarında gerek Kudüs özelinde gerek uluslararası düzlemde kaotik ortamı büyüterek Armagedon’ a gebe kalacaktır. Tüm bu hazırlık Mesih’ in gelişini hızlandırarak deyim yerindeyse Tanrıyı diledikleri kıyamete zorlayacak ve hegomanik sancılarına devam edeceklerdir.
Sonuç
“Yeniden Doğuş”, “Göksel Kudüs” ve “Seçilmişlik” mitleri Evanjelik algının mihenk taşlarıdır. Çünkü yatayda bir zemin olarak Orta Doğu dikey düzlemde bir Göksel Kudüs, rab edinen bir Mesih ve seçilmişler zümresi olarak Yahudi ve Hıristiyanlar tüm boşlukları doldurmaktadır. Tasarlanan her strateji bu esaslar ile kolayca meşrulaştırabilir, halk desteği ise istenilen şekilde kanalize edilebilir. Öyle ki Evanjelik perspektifli Amerika istisnacılığının sağladığı zihin kodları ABD’ yi bir emperyal şebekeye dönüştürmek için ideal yanıtlara sahiptir. ABD dilediği coğrafyaya elinde sözde demokrasi meşalesi ile gider ve orada mevcut kaynaklara dünya adına ulaşır ama kendi namına kullanabilir. Bu ona verilen seçilmişliğin bir nişanesidir. Nitekim Evanjelik teoride Tanrı ile bağ kurmak için devlete ihtiyaç yoktur ancak aynı teori ABD’ yi seçilmiş güç atfeder ve ekler; yayılmacılık onların kaderi, Tanrı’ ya borçlarıdır.
Kutsallık atfedilen bir coğrafyaya verilen önem o şehrin yönetimini ele geçirdiğinizde takındığınız insani ve askeri tavırla anlaşılır; şehirlerin zihinlerde yer alan statüsü kimi milletlerce farklı olsa da yaşayan insanlara ve kültürel kimliklere insani bir yaklaşım sergilemek hukuk üstüdür. Fakat bu gerçekliği pratik anlamda Evanjelik algıda görmek mümkün değildir. Çünkü Evanjelik teo-sosyolojik felsefe, uluslararası katı misyonerlik çalışmalarını da kapsar; gelişmekte olan ülkeler üzerinden provasını yapan ve siyasi-sosyal tercihlerini halklara mal ederek meşru kılan bir paradigma söz konusudur. Paradigmaya itirazı olan halkların fobik/semitik yaka kartı medya sosu ile araçsallaştırmaya hazır vaziyettedir.
İsrail’e vadedilmiş topraklar miti üzerinden yardım eden Evanjelik üst aklı Orta Doğu işgallerinde mevcut değerlere hakaret etmiş; kendi kutsalını öne sürme çalışmalarıyla zihniyetin ne kadar sınır- hayat hakkı tanımaz bir yapısı olduğunu göstermiştir. Şiddetinin artmasını sonun başlangıcı; yakın olan altın çağın/milenyumun anahtarını açmak olarak algılayan Evanjelik bakışı Modern Haçlı Seferi olarak nitelemekte güçlük çekmediğimiz açıktır. Zira dinin afyon olarak kullanıldığı bir tabloya bakmak neredeyse Evanjelik perspektife yönünü çevirmekle eşdeğerdir. Bu çalışma; Evanjelik Kudüs algısının gerek ABD’ nin kuruluş felsefesi üzerindeki gerek ABD başkanlarının politikaları üzerindeki etkisinin geniş bir kronolojik incelemesiyle geliştirilebilir.
KAYNAKÇA
Alıcı, Mustafa. “Siyonistlerin ve Evanjeliklerin Kıskacındaki Kudüs- ü Şerif”
Alıcı, Mustafa. “Tarih Boyu Kudüs’ Ün Kutsallaşma Süreci”.
Alıcı, Mustafa.“Üç Kudüs: Kudüs’ e Siyonist, Evanjelik ve Reel- Politik Yaklaşımlar”. AKRA Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi 6/15 (08 Mayıs 2018), 41-58.
Bedi̇r, Şener Faruk. “Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık”. Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi 3/2 (18 Haziran 2014), 73-98.
Durmuş, Sümeyye. “Evanjelizm Bağlamında ABD Dış Politikasında Dinin Rolü: Sosyal İnşacı Bir Analiz”
Elmas, Büşra. “Evanjelik Hıristiyanlarda Kıyamet İnancı”.
Güngör, Muhammed. “Hıristiyanlıkta Kudüs’ün Kutsallaşma Süreci”. Amasya İlahiyat Dergisi 14 (30 Haziran 2020), 141-170.
Halsell, Grace. Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak ABD-İsrail İttifakının Dinî Temelleri. çev. Mustafa Acar – Hüsnü Özmen. Serbest Kitaplar, 2021.
Kurt, Ramazan Kağan. Hollywood ve Kabala’nın 13. Havarisi Evanjelizm Dünya İmparatorluğu ve Türkiye, Birharf Yayınları, 2005.
Oran, Filiz Çoban. “Amerikan Kimliği ve Dış Politikasında Evanjelizmin İzleri: Sosyal İnşacı Perspektiften ABD-İsrail İlişkileri”. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi 6/3 (19 Eylül 2017), 2019-2037
Özbay, Ömer Faruk. Dış politika karar alma sürecinde inanç etkisi: Kudüs örneği. Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Master Thesis, 2019.
Özçelik, Onur – Okur, Mehmet. “Tanrı ve Mesih Adına Siyaset: Donald Trump Yönetimi Döneminde Evanjelizmin ABD Dış Politikası Üzerindeki Artan Etkisi”. Akademik İncelemeler Dergisi (AID) 16 (20 Ağustos 2021).
Özçelik, Onur Mert – Okur, Mehmet Akif. “Trump Yönetimi Döneminde ABD’nin İsrail ve İran Politikası: Köktenci Evanjeliklerin Etkisi”. Akademik İncelemeler Dergisi 16/2 (15 Ekim 2021), 1-25.
Turan, Abdulkadir. “Kudüs Sorunu”. Stratejik Düşünce ve Analiz Merkezi, 5.
Toprak, Bilal. “İsrail’e Dönüş Miti Bağlamında Kutsal Metnin Araçsallaştırılması”. Artuklu Akademi
Yamaç, Muhammed. “Evanjelik Dini Hareketin Teo- Sosyolojik Paradigması” 8/2 (2022).
SETA. “Beyaz Milliyetçilik ve Hıristiyan Siyonizm’i Birleştiğinde…”. 26 Mart 2019
“Dış politika karar alma sürecinde inanç etkisi: Kudüs örneği”.
“Evanjelizm (Hristiyan Siyonizmi)”. Erişim 20 Aralık 2023.
“Evanjelizm Ve Ortadoğu | Genç Birikim Dergisi”.
“Trump’ın Kudüs kararında Evanjeliklerin rolü
* Mardin Artuklu Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Kudüs ve Filistin Çalışmaları Yüksek Lisans Programı Öğrencisi, [email protected]
[1] Şener Faruk Bedi̇r, “Reformasyon’dan Günümüze Evanjelik Hıristiyanlık”, Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi 3/2 (18 Haziran 2014), 81.
[2] “Evanjelizm Ve Ortadoğu | Genç Birikim Dergisi”
*Sözlükte “İncil mesajlarını gayretli bir şekilde yaymak, öğretmek” anlamına gelmekle beraber, “iyi haber, müjde, asıl gerçek” anlamlarına gelen Yunanca “Euangelion” kelimesinden türemiştir.
[3] Filiz Çoban Oran, “Amerikan Kimliği ve Dış Politikasında Evanjelizmin İzleri: Sosyal-İnşacı Perspektiften ABD-İsrail İlişkileri”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi 6/3
[4] “Evanjelizm Ve Ortadoğu | Genç Birikim Dergisi”.
[5] Sümeyye Durmuş,“Evanjelizm Bağlamında ABD Dış Politikasında Dinin Rolü: Sosyal İnşacı Bir Analiz” (2021), 92.
[6] Muhammed Yamaç, “Evanjelik Dini Hareketin Teo- Sosyolojik Paradigması” 8/2 (2022), 712.
[7] Yamaç, “Evanjelik Dini Hareketin Teo- Sosyolojik Paradigması”,714.
[8] “Evanjelizm Ve Ortadoğu | Genç Birikim Dergisi”.
[9] Oran, “Amerikan Kimliği ve Dış Politikasında Evanjelizmin İzleri”, 2022.
[10] Abdulkadir TURAN, “Kudüs Sorunu”, Stratejik Düşünce ve Analiz Merkezi, (2018), 11.
[11] Durmuş, “Evanjelizm Bağlamında ABD Dış Politikasında Dinin Rolü: Sosyal İnşacı Bir Analiz”, 90.
[12] Yamaç, “Evanjelik Dini Hareketin Teo- Sosyolojik Paradigması”, 719.
[13] Yamaç, “Evanjelik Dini Hareketin Teo- Sosyolojik Paradigması”, 721.
[14] Mustafa Ali̇ci̇, “Üç Kudüs: Kudüs’ e Siyonist, Evanjelik ve Reel- Politik Yaklaşımlar”, AKRA Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi 6/15 (08 Mayıs 2018), 47.
[15] Ali̇ci̇, “Üç Kudüs: Kudüs’ e Siyonist, Evanjelik ve Reel- Politik Yaklaşımlar”, 51.