Osmanlı Devleti’nin Kudüs hâkimiyeti 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi neticesinde başlamış; İngilizlerin 1917’deki işgali ile son bulmuştur. Osmanlı’nın Kudüs’teki dört yüz yıllık mevcudiyeti, tavsif edilemez barış ve huzur ortamını da beraberinde getirmiştir. Devletin “millet sistemi”ni esas alan ve toplumun birliğini, beraberliğini önceleyen politikası müreffeh ortamın devamlılığını sağlamıştır.
XIX. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı’nın bir arada yaşama kültürünü zedeleyici gelişmeler günden güne kendini göstermeye başlamıştır. Bu yönüyle XIX. yüzyılın Kudüs’ü, geniş coğrafyadaki nüfuz ve iktidar mücadelelerinin mikro ölçekte tecrübe edildiği bir alan olarak ön plana çıkmaktadır. Siyasi ve askeri alanda verilen bu mücadeleler din ve eğitim alanlarıyla paralel olarak götürülmüştür. Osmanlı’nın karşısındaki devletler, belirledikleri siyasi, askeri ve ekonomik hedeflerini gerçekleştirmek için dini gerekçeleri öne sürerek bölgede nüfuz sağlamaya çalışmışlar; hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla eğitim ve hayır kurumlarının açılmasını misyonerler aracılığı ile desteklemişlerdir.
Batı cephesinde ayrılık kozu olarak kullanılan din, Osmanlı Devleti nazarında birliğin ve beraberliğin sembolü olmuştur. Eğitim alanında ise yabancı ve azınlık mekteplerine karşı çeşitli önlemler alınmıştır; II. Abdülhamit yıllarında hem halka eğitim imkanlarının sağlanması hem de yabancı ve azınlık mekteplerine alternatif olması amacıyla birçok yeni mektep açılmıştır. (Sayıca istenilen hedefe ulaşılamamış: Kudüs sancağında 29 resmî mektep ve 10 medreseye karşılık 83 gayrimüslim ve 72 yabancı mektep.) Ayrıca bu dönemde yabancı ve azınlık mektepleri denetim altına alınarak misyonerlik faaliyetlerinin engellenmesi hedeflenmiştir. II. Meşrutiyet döneminde, açılan mekteplere ilaveten medreselerin ıslahı için çalışmalar yapılmıştır. İlerleyen süreçte yoğunlaşan çalışmalar 1 Ekim 1914’de yayınlanan “Islâh-ı Medâris Nizamnamesi” ile resmileşmiştir. Nizamname ile İstanbul’daki medreselerin merkezi bir sistem içerisinde toplanması hedeflenmiş ve bu doğrultuda eğitime elverişli olan 81 medrese “Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medresesi” adı altında birleştirilmiştir. İstanbul merkezli hayata geçirilmeye çalışılan ıslahat, taşrada yeni kurulan medreseler için de örnek teşkil etmiştir. Bu medreselerin başlıca örneklerinden biri de Selahaddin Eyyubi Külliye-i İslamiyesi’dir.
1915 yılında Kudüs’te açılan Selahaddin Eyyubi Külliyesi, medreselerdeki ıslah ve yenilik arayışlarının en dikkat çekici örneklerinden birisi olmasının yanında Osmanlı Devleti’nin Arap coğrafyasındaki Arap milliyetçisi hareketler karşısında eğitim alanında attığı en önemli adım olarak kabul edilebilir. Ayrıca gerek kuruluşu için seçilen şehir, gerekse müfredatı ve işleyişi göz önünde bulundurulduğunda böyle bir külliyenin açılması Osmanlı’nın son döneminde etkili olan Panislamizm ve Osmanlıcılık politikalarının bir uzantısı olarak görülebilir.
Medrese kurulurken buradaki idarî ve ilmî alanlara dair düzenlemeleri içeren 99 maddelik bir talimatname hazırlanmıştır. Talimatnamenin birinci maddesinde Külliye’nin hedefi, “Selahaddin Eyyubî tarafından aynı şehirde kurulan eğitim kurumunu ihya etmek üzere, İslam dinine ve ilimlerine hizmet edebilecek, insanlara dini öğretebilecek uzmanlar yetiştirmek amacıyla kurulan din, hukuk, fen ilimleri ve çeşitli dillerin öğretimine yer verilen bir kurum” olarak açıklanmıştır. Zikredilen amaçlara ilaveten hem Osmanlı Devleti’nin İslam dünyasındaki saygınlığının artırılması, hem de Arap tebaanın beklentilerine hitap ederek ayrılık fikirlerinin gelişmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Talimatnamenin üçüncü bölümünde yer alan bir maddede, İslam coğrafyasının çeşitli beldelerinden alanında uzman âlimlerin Kudüs’e davet edilerek külliyede ders vermelerinin sağlanacağı ifade edilmiştir. Ayrıca külliyede sadece Osmanlı coğrafyasından değil diğer Müslüman bölgelerden de öğrenci kabul edileceği açıklanmıştır. Bu yönüyle külliye neredeyse bütün İslam coğrafyasını kapsayıcı uluslararası bir eğitim faaliyeti yürütme iddiasındaydı.
Külliye, kuruluşundaki amaçların yanı sıra binasıyla da önem arz etmektedir. Başlangıçta kilise olarak kullanılan bina, Hz. Meryem’in doğduğu ev olduğuna inanılan yere inşa edilmişti. Selahaddin Eyyubi’nin 1187 fethine kadar kilise olarak kullanılmış; fetihten sonra Selahaddin Eyyubi tarafından “Salahiye Medresesi” adıyla cami ve medreseye çevrilmiştir. Bu yapıların Osmanlı döneminde XIX. asrın ortalarına kadar mevcut konumunu muhafaza ettiği bilinmektedir. 1856 yılında Kırım Harbinden sonra Fransızların Kudüs’te kilise inşa etmelerine müsaade edilmesi üzerine bina Fransızlara devredilmiştir. Böylece Selahaddin Eyyubi tarafından camiye çevrilen bina tekrardan kiliseye çevrilmiş, medrese yerine de okul açılmıştır. 1914 yılında Kudüs’te bulunan Cemal Paşa, okul olarak kullanılan kısmı Fransızlardan alarak, Selahaddin Eyyubi Külliye-i İslamiyesi’ne dönüştürmüş; kilise faaliyetleri ise devam etmiştir. 1915 yılında da resmi bir törenle medrese kısmı eğitime başlamıştır.
Saint Anne Kilisesi
Üç yıla yakın bir süre devam eden medresedeki eğitim faaliyeti 9 Aralık 1917’de Kudüs’ün İngilizler tarafından işgal edilmesiyle sona ermiştir. Günümüzde kilise, okul ve kütüphane olarak faaliyet gösteren bu yapı “Saint Anne Kilisesi” adını taşımaktadır.
Bir coğrafyanın aynası konumunda olan Selahaddin Eyyubi Külliye-i İslamiyesi, hedeflerine ulaşmak için yeterli zamanı bulamadan tarih sahnesinden çekilmiştir. Taşıdığı önemi ise tarihçi Kenan Ziya Taş’ın sözleriyle özetlemek mümkün: “Kudüs’te kurulan bu eğitim kurumu, Osmanlının hakikaten son demine kadar, adeta sembolü olan bir çınar gibi ayakta öldüğünün delili olmak üzere, nasıl büyük tasavvurların sahibi bir devlet olduğunu ve bu tasavvurları gerçekleştirmek azminden sapmadığının göstergesidir.”
Kaynakça
-Zengin, Zeki Salih “II. Meşrutiyet Döneminde Kudüs ve Medine’de İki Eğitim Kurumu: Medrese-i Külliye ve Selahaddin Eyyubi Külliye-i İslamiyesi”
-Yılmaz, Harun “Kudüs Selâhaddîn-i Eyyûbî Külliye-i İslâmiyyesi ve Külliye Talimatnamesi” , Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi , Cilt-Sayı 51, Aralık 2016.
-Alkan, Mustafa “Osmanlı Devletinin “İslam Birliği” Siyaseti: Ortadoğu’nun Osmanlılaşması” , Akademik Bakış Dergisi, Cilt 9 Sayı 18, 2016.
-Köse, Feyza Betül “Osmanlı Dönemi Kudüs’ünde İdari Ve Sosyal Yapı”
-Taş, Kenan Ziya “Osmanlının Son Cihan Projesi Kudüs Selahaddin Eyyubi Külliye-i İslamiyesi”, Post Yayınevi, 2016.
*Bu yazı marmarailahiyat.com‘da yayımlandı.